Küresel finansal kriz sonrasında ülkelerin karşı karşıya olduğu risklerin ve kırılganlıkların tespiti giderek önem kazandı. Risk ve kırılganlık analizlerinde ise “borç stoku” anahtar değişkenlerden birisi. Bu çalışmada Türkiye’nin toplam borcu, sektörler itibarıyla ve Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranla ele alınmakta ve Avrupa Birliği ile diğer benzer ülkeler karşılaştırması yapılmakta.
Çalışmamızda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Birleşmiş Milletler Ulusal Hesaplar Sistemi’ne göre üçer aylık dönemler itibarıyla üretilmekte olan Finansal Hesaplar[1] tabloları veri kaynağı olarak kullanıldı ve uluslararası karşılaştırma yapma imkânı sağlaması açısından, Avrupa Birliği (AB) borç tanımı temel alındı. Söz konusu yönteme göre yurt içi sektörlerin toplam borcu, finansal bilançoların yükümlülük bölümünde yer alan para ve mevduatlar, borçlanma senetleri ve kredilere ilişkin tutarların toplamından oluşuyor.
Sektörlerin borçlarının toplamından oluşan yurt içi “toplam borç/GSYH” oranı incelendiğinde, 2010-2015 üçüncü çeyrek dönemi arasında artış eğilimi göstermekle beraber, 2015 yılının üçüncü çeyreğinden sonra azalışa geçtiği görülüyor. 2015 yılı üçüncü çeyreğine kadar gözlenen artışta finansal kuruluşlar (FK) ile finansal olmayan kuruluşların (FOK) borçlarının etkili olduğu, bu dönemden itibaren ise her iki sektörün borcunun da gerilediği dikkat çekiyor. Diğer sektörler incelendiğinde, genel yönetimin (GY) borcunun GSYH’ye oranının genel olarak azalış eğiliminde olduğu, hanehalkı (HH) borcunun GSYH’ye oranının ise düşük düzeyde yatay bir seyir izlediği gözleniyor.
Yurt içi sektörlerin borçlanma araçları itibarıyla borç yapıları incelendiğinde, genel yönetimin borçlarının esas olarak ihraç edilen borçlanma senetlerinden, finansal kuruluşların (Merkez Bankası dâhil) borçlarının ise temelde para ve mevduatlardan oluştuğu görülüyor. Finansal olmayan kuruluşlar ve hanehalkı borçları ise, beklendiği gibi, ağırlıkla kredilerden oluşmakta.
Çalışmada ayrıca, yurt içi sektörlerin toplam borcundan, TC Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanan “Dış Borç Stoku” verileri düşülerek her bir sektör için iç ve dış borç ayrımı yapıldı. Bu hesaplamalar ışığında, 2010-2016 birinci çeyrek döneminde genel yönetimin borçlarındaki azalışın esas olarak iç borçlardaki azalıştan kaynaklandığı görülmekte. Finansal kuruluşların borçlarındaki artış ise hem iç hem de dış borçlarındaki artış ile bağlantılı. Finansal olmayan kuruluşların da iç ve dış borçları artış göstermekle beraber iç borç artışının toplam borçlarının artmasında temel etken olduğu gözleniyor. Hanehalkının ise, tanım gereği, dış borcu bulunmamakta.
Seçilmiş ülkelerin Finansal Hesaplar verilerinden hesaplanmış “toplam borç/GSYH” oranları karşılaştırıldığında, Türkiye’nin brüt toplam borçlarının GSYH’sinin yaklaşık 2,5 katı olduğu görülmekte olup, bu oran çalışmada incelenen diğer ülkeler içindeki en düşük oran olarak göze çarpmakta. Diğer taraftan, 2016 yılının ilk çeyreği itibarıyla Türkiye’deki genel yönetimin, hanehalkının ve finansal kuruluşların borcunun diğer ülkelere kıyasla oldukça düşük seviyede olduğu görülüyor. Finansal olmayan kuruluşların borcunun ise karşılaştırılan bazı ülkelere göre daha yüksek olmakla beraber, Euro Bölgesi ortalamasına yakın seyretmesi dikkat çekiyor.
Özet olarak; Türkiye’de yerleşik sektörlerin toplam borcunun büyük oranda iç borç kaynaklı olduğu, GSYH’ye oran olarak bakıldığında 2015 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren gerilediği ve ülkelerle karşılaştırmalı incelendiğinde ise düşük seviyelerde seyrettiği görülüyor.
Dipnotlar:
[1] Finansal Hesaplar İstatistikleri